10 Kasım 2011 Perşembe

BAYRAM NEDİR?

                                              BAYRAM  NEDİR?
               
                  Bayram; sevinç, neşe, mutluluk demektir. Bayram; coşku ve zafer demektir.Ya o gün ya da geçmişte o güne denk gelen bir tarihte  kazanılmış bir zafer vardır.İşte bayramlarda coşkuyla bu zaferi  kutlarız.
 
                  Bayramlar, toplumun kaynaşmasında önemli rol oynar. Milli bayramlarda; tarihte kazanılmış, ortak zaferler  kutlanır  ve  toplumun ortak tarihi değerlere sahip çıkması sağlanarak şanlı tarihimiz de böylece yeni nesillere aktarılmış olur. Dini bayramlar ise kazanılmış manevi  zaferlerin  ürünüdür. Nefsimize karşı kazandığımız zaferi ramazan bayramı olarak kutlarız. Ağır, peygamberlik imtihanından zaferle çıkan Hz. İbrahim ve Hz İsmail peygamberin zaferini de kurban bayramı olarak kutlarız. Ayrıca dini bayramlarda küsüler barışır; akraba ziyaretleri çoğalır; eş-dostlar, buluşur buluşamayanlar mesajlaşır böylece toplumsal kaynaşma sağlanır. Milli bayramlarda da tarih ve ülkü bağları  tekrar  tekrar  kuvvetlenir, toplumda birlik ve beraberlik sağlanır. Geçmişte kazanılmış ortak zaferler bayrama dönüşerek böylece toplum için mutlu bir geleceğe ışık  tutar.

               İster milli ister dini olsun bayramların bir sebebi olmalıdır. Sebepsiz bayram olmaz. Sebepsiz bayram ancak deliye yakışır.”Deliye her gün bayram.” sözü de zaten bunu kasteder yani delinin bayram yapması için bir sebebe ihtiyaç yoktur. Akıllının senede bir  yaptığı  bayramlar bu yüzden delininkinden üstündür ve akıllının bayramı neşe, heyecan ve coşku doludur.”Deliye her gün bayram.” Sözünü, kutladığımız bayramları küçümsemek için kullanan bilgisiz, cahil insanların kulakları çınlasın. Ulus devletlerde milli ve dini bayramlar, din ve milliyet ayrımı yapılmaksızın ortak bayram olarak kutlanır böylece toplumda ulusal kaynaşma sağlanır zaten sosyal devlet olma ilkesinin gereği de budur.
               Zafer ve bu zaferden doğan bayramlar iyi kullanılırsa yeni zaferler için,toplumda kaynaşma için, neşe ve mutluluk için iyi bir sebep oluştururlar ama tıpkı Romalılarda olduğu gibi zafer ve bayramları zafer sarhoşluğu içinde kullanırsak o zaman onlardan, faydayı bırakın zarar bile görebiliriz(örneğin bizlerde de kazanılmış ulusal maçlar sonrasında magandaların silahlı kutlamalarına “zafer sarhoşluğu” da diyemeyiz; ben, bunlara söyleyecek söz bulamıyorum.) Efendim; Roma İmparatorluğunun ömrü uzun olmuş ve  o kadar çok savaş ve zafer kazanmışlar ki,çok fazla ve zafer sarhoşluğuna düşerek bu zaferlerin hepsini bayram ilan etmişler işte o zaman da tatil günleri, çalışma günlerinin bilmem kaç katı olmuş işte roma imparatorluğunun  çöküş ve yok olma nedenlerinden biri de bu olmuş.
 
              Çalışkan milletlerin, bayrama herkesten daha çok hakkı vardır zaten tembel milletlerin zaferi olmaz ki bayramı da olsun. Bayramları zafer sarhoşluğu içinde kullanmamalıyız. Akıllılar,düşünmesini bilenler için, şair Necip Fazıl
      “Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
        Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!..” diyerek tabutu tahta ata benzeterek ölümü bile bayrama benzetmektedir. Bayram; zafer, heyecan ve coşku demektir, kullanmasını bilenler için yeni zaferler ve mutlu yarınlar demektir.

                                                                                                 Alaaddin KULA

8 Kasım 2011 Salı

NİÇİN ŞİİR ?

                                        NİÇİN ŞİİR?

 1)-NİÇİN ŞİİR?
   Başka türlü anlatımlar imkansız ve/veya yetersizdir de onun için. Buna rağmen şiiri başka türlü anlatımlara(mesela bir mektuba) benzetmek isteyenlerin kulakları çınlasın.
       2)-NİÇİN ŞİİR?
         Şiir, güzeldir;şiir güzelliktir.
 3)-NİÇİN ŞİİR?
   Güzeli,güzelliği yakalamak için.    
 4)-NİÇİN ŞİİR?
    Şiir, söylenmiş sözlerin en latifidir.
 5)-NİÇİN ŞİİR?
    Şiir, en etkili anlatım şeklidir.
 6)-NİÇİN ŞİİR?
    Şiir, en coşkulu anlatım şeklidir.
 7)-NİÇİN ŞİİR?
    Şiir, en duygulu anlatım şeklidir.İnsanı duygu yüküne boğar.
 8)-NİÇİN ŞİİR?
     Şiir, letafettir.
 9)-NİÇİN ŞİİR?
     Şiir, en heyecanlı anlatım şeklidir.
 10)-NİÇİN ŞİİR?
      Şiir, en ahenkli  anlatımdır.
 11)-NİÇİN ŞİİR?
      Şiir, en kısa anlatım şeklidir.
 12)-NİÇİN ŞİİR?
      Şiir;büyülü,tılsımlı kelimelerdir.
 13)-NİÇİN ŞİİR?
       Şiir,bir dilin sazsız,notasız musiki dili;musikisidir.
 14)-NİÇİN ŞİİR?
        Şiir, ölçüdür.Bu yüzden pek çok şeyi ona benzetmek isteriz.(şiir gibi yaşamak,konuşmak, oynamak gibi.)
 15)-NİÇİN ŞİİR?
         Şiir, duygularımızın terbiyecisidir.
 16)-NİÇİN ŞİİR?
         Şiir, kalpleri yıkıcı duygulardan arındırır.
 17)-NİÇİN ŞİİR?
        Şiir, ruhlar için, hiçbir yan etkisi olmayan doğal ilaçtır.
 18)-NİÇİN ŞİİR?
        Şiir, mutluluk kaynağıdır.
 19)-NİÇİN ŞİİR?
         Şiir, doğru ve hakikat için etkili bir telkin metodudur.Bilim ise doğruyu,hakikati tebliğ eder. Bilim akıl süzgecinden geçer; şiir ise direkt kalbimize, gönlümüze hitap eder.
 20)- NİÇİN ŞİİR?
         İnsanın kanını coşturur.
21)-NİÇİN ŞİİR?
          İnsanın tüylerini diken diken yapar.
22)-NİÇİN ŞİİR?
           Şiir, edebi bir gelenektir.
      23)-NİÇİN ŞİİR?
           Şiir, edebi bir anlatım sanatıdır.
24)-NİÇİN ŞİİR?
      Şiir, duygularımızın tercümanıdır.
25)-NİÇİN ŞİİR?
      Şiir, kendimiz içindir.
26)-NİÇİN ŞİİR?
     Şiir,  toplum içindir.
27)-NİÇİN ŞİİR?
      Şiir, nesilden nesle kültür aktarımı içindir.
28)-NİÇİN ŞİİR?
      Hayat dersleri vermek için(fabllarda olduğu gibi.)
29)-NİÇİN ŞİİR?
       Topluma (özellikle gençlik ve çocuklara) MİLLİ DEĞERLERİ(vatan, millet,bayrak gibi)   anlatmak, aşılamak için.
30)-NİÇİN ŞİİR?
        Topluma (özellikle çocuklara ve gençliğe) AHLAKİ DEĞERLERİ anlatmak, aşılamak için.
31)-NİÇİN ŞİİR?
        Topluma (özellikle çocuklara ve gençliğe) ŞEFKAT, MERHAMET, KENDİNİ ADAMA gibi yüksek insani değerleri  anlatmak, aşılamak için.
32)-NİÇİN ŞİİR?
       Her türlü kutsal (din, iman, Allah, Kitap, anne, baba, evlat, akraba sevgisi gibi) değerleri anlatmak ve aşılamak için.     
33)-NİÇİN ŞİİR?
        Aşk edebiyatının başköşesidir.
34)-NİÇİN ŞİİR?
       Aşıkları kalbinden vuran, aşıkların en değerli silahıdır.   

         Yazdığımız şiir; bu kriterleri barındırdığı ölçüde şiirdir. Bu kriterlerden uzaklaştığı ölçüde şiirin, hem genel kabul görme özelliği azalır hem de  ömrü kısa olur. Şiir hakkındaki diğer yorumlarımı, Google’da “şiir sohbetleri” köşesinde  bulabilirsiniz.






ŞİİRİN ETKİSİ

                                     ŞİİRİN ETKİSİ

                Şiir, duygularımıza direkt etki edebilen en kuvvetli araçlardan birisidir. Şiir, duygularımızı güzelleştirir. Duyguları şiirle terbiye olmuş insanların kalbinde de zerre kadar kötülük olmaz.

                Kibarlığımızı da kabalığımızı da davranışlarımız oluşturur. Davranışlarımızı ise düşünce ve duygularımız oluşturur. Sıralarsak: duygu, düşünce, davranış şeklinde olur yani duygularımız, düşüncelerimizi; düşüncelerimiz ise davranışlarımızı oluşturur. Kin ve nefret gibi yıkıcı duygular;yıkıcı düşünceleri, yıkıcı düşünceler ise kavga ve  düşmanlık gibi kötü davranışları doğurur. Şu halde davranışlarımızı düzeltmeye, duygularımızdan başlayabiliriz. Duygularımıza direkt etki edebilen en kuvvetli araçlardan birisi de şiirdir.Şiir severlerin duygu yüklü insanlar olmasının  başlıca sebeplerinden biri de budur. Şu halde duygularımızın terbiyesine şiirle başlayabiliriz.  Şüphesiz duygularımızı terbiye edebilen başka araçlar da vardır( musiki,sanat,spor vs) ama şiirin yeri müstesnadır.
                   Şiir severlerin hayatının tüm kesitleri şiir gibi ölçülüdür. Televizyon ekranlarında bize şiirle bir mektubu, bir masalı karıştırarak sunanların kulakları çınlasın onlar şiiri yozlaştırarak kendilerine özel bir menfaat elde etmeye çalışıyorlar ama edebiyatımızdaki şaheser şiirler onların karşısına dikilerek sessizce bir mesaj vermektedir. Kaliteli şiirler, duygularımızı terbiye ederken şiirin olumlu yankıları da ruhumuzda uzun süre devam eder.Musiki de duygularımızın terbiyesinde çok etkili güzel bir araçtır ancak onun sözleri de, bestesinden önce bir şiirdir.Dikkat edelim, güftesi güzel olan şarkı ve türkülerin etkisi daha tesirli olmaktadır.Şiir zaten bir dilin sazsız, notasız musiki dilidir, musikisidir.

                    Bilim, doğruyu, hakikati bularak insana tebliğ eder ; şiir ise telkin eder. Bilim, akıl süzgecinden sonra kabul görür; şiir ise duygularımızın kaynağı olan kalbimize direkt etki eder bizi ya coşturur veya duygu yüküne boğar. Her iki halde de kalbimiz yumuşacık olur, sertleşmez.Yumuşak kalpli insanın  duyguları ise kabarıktır gülmeye de ağlamaya da çok yakındır ama bazı insanlar duygularını öldürmüş olmalılar ki seyrettiği yüzlerce habere karşı ne ağlayabilir ne gülebilir. Bu tür insanlarla mutlu bir toplum oluşturamazsınız. Şiirin ve müziğin duygularımız üzerindeki olumlu etkileri inkar edilemez. Batı, ruh hastalarını dayakla terbiye ediyorken Müslümanlar ruh hastalarına musiki tedavisi uyguluyorlardı.Unutmayalım ki musikinin de güftesi bir şiirdir.Güftesi, alelade olan bir müzik ile güftesi ağır ve manalı olan şarkı ve türkülerin etkileri farklıdır. Birisi yalnız bestesi ile bizi etkilerken diğeri hem bestesi hem güftesi ile bize tesir eder.

                   Mutlu bir toplum; mutlu fertlerden oluşur. Şiir ise duygularımıza direkt etki edebilen iyi bir mutluluk aracıdır. Mutluluğumuza katkı oranı  kişiden kişiye değişebilir ama mutluluğumuza katkısı yüzde bir bile olsa  şiir; hiçbir yan etkisi olmayan doğal bir ilaçtır.Bunun gibi on tane doğal ilaç bulabilirseniz mutluluk için ihtiyacınız olan seretonin hormonunu psikotrop ilaçlarda aramak zorunda kalmazsınız yoksa mutlu olabilmek için psikiyatrların  yazdığı pek çok yan etkisi olan ilaçlara muhtaç kalabilirsiniz. Şiir; hem duygularımızı terbiye eder  hem de mutluluk kaynağı, doğal bir ilaçtır.

                                                                                  Alaaddin KULA

7 Kasım 2011 Pazartesi

EŞSİZ 'E EL CEVAP

                                                            VEZN-İ   AHER

                           Sanma şahım      herkesi sen        sadıkane        yar olur.
                           Herkesi sen         yar mı sandın    belki ol          ağyar olur.
                           Sadıkane             belki ol               alemde bir    serdar olur.
                           Yar olur              ağyar olur          serdar olur   dildar olur.

                                                                                  Yavuz Sultan Selim Han

 




EL CEVAP: Bu şiir, 4 mısra ve  4 sütundur.1. mısra 1.sütunla aynıdır.2. mısra 2. sütunla; 3. mısra 3. sütunla ve 4. mısra da 4. sütunla aynıdır.

ÖRNEK: 1. MISRA; Sanma şahım      herkesi sen       sadıkane      yar olur.
 1. SÜTUN; ; Sanma şahım      herkesi sen       sadıkane      yar olur.
2. MISRA= 2. SÜTUN
3. MISRA= 3.SÜTUN
4. MISRA= 4. SÜTUN

             İşte bu özelliği nedeniyle bu şiir Türk ve Dünya Edebiyatında eşsizdir, tektir.
Bu şiirin benzeri en ünlü şairler tarafından bile yazılamamıştır.

2 Kasım 2011 Çarşamba

ŞİİRİN BÜYÜSÜ

                                       ŞİİRİN BÜYÜSÜ

                       Şiir; büyülü kelimelerin oluşturduğu ahenktir.Şiir; bu ahengi, şairin özenle seçtiği kelimelerden alır.Bu ahenginden dolayı, şiir; kendini oluşturan kelimelerin üstünde bir şeydir.Hidrojen ve oksijenden oluştuğu halde su; ne hidrojen ne de oksijendir su ikisinden de farklı bir şeydir.İşte şiir de öyle bir şey.
                      
                        Şiir; ölçü,ahenk ve güzelliktir.Güzelin tarifi yoktur(güzel izafidir)diye herkes şiire ayrı bir tarif getirmesin.Edebiyatımızda yıllara meydan okuyarak ayakta durabilen şaheser şiirler;bize, ben buradayım diyerek haykırmaktadır.Şiir; kendini sevenlerin kalbinde kötülük bırakmaz,kalbini temizler.Şiir; kendini oluşturan kelimelerin üstünde bir şeydir.Körlere fili tanıtmak istemişler ve körler fili elleyerek tanımlamaya başlamışlar.Filin bacağını tutan;onu bir soba borusuna, filin kuyruğunu tutan;daha ince bir boruya,filin dişini tutan;sert bir ağaç dalına benzetmiş...Halbuki fil, bunların hepsinin üstünde bir şeydir.Her şeyden önce fil, canlıdır;canı elle tutamayız.Fil, körlerin tek tek  elle tutarak tarif ettiği organların uyumlu bir şekilde bir araya gelmesi ile oluşan ve bunların üstünde bir şeydir.İşte şiir de böyle bir şey. Kendisini oluşturan öğelerin üstünde bir şeydir.Hidrojen yanıcı,oksijen yakıcı, su ise söndürücüdür, ikisinden farklı ve ikisinin üstünde bir şeydir.Su azizdir,su hayattır.

                          Sıradan kelimeler;şiirde ölümsüzleşir.Şiire vezin ve kafiye ile gelen ahenk,bu kelimeleri ölümsüzleştirir.Yalnız kafiye ve vezin  şiir demek değildir ama bunlar şiirin önemli unsurlarıdır.Vezin ve kafiyesi olmayan şiirler günümüzde o kadar çoğaldı ki sıradan mektupları şiir diye okuyanlar var.Şiiri bu hale getirenlerin kulakları çınlasın…Şiir; ucuz yoldan şair olmak isteyenlere geçit vermez.Şiir üstün idrak ve en şuurlu anlatımdır ki en kısa yoldan en etkili anlatımı sağlar.İstiklal Marşı’nın, Çanakkale Destanı’nın yüzlerce açıklamasını okursunuz ama hiçbiri  orijinal metnin tadını veremez.Yavuz Sultan Selim’in (Şah İsmail’e) yazdığı VEZN-İ AHİR(benim sitemin “ŞİİR SOHBETLERİ” adlı bölümünde “EŞSİZ ŞİİR” adlı bölümde yayınladım.)  adlı eseri de Türk ve Dünya Edebiyatında tek, eşsiz olma özelliği ile şaheserdir.Harika şiirler illa ki bir yönüyle  diğerlerinden ayrılmakta okuyucu ve dinleyicisinin ruhunda büyülü sözler olarak yankılanmaktadır.
                         
                           Şiir, şiir gibi yazıldığı müddetçe en kısa, en harika, en etkili anlatım yolu olarak kalmaya ve tılsımıyla bizleri cezp etmeye devam edecektir.

    
                       

28 Ekim 2011 Cuma

ŞAİR RUHU

                                                           ŞAİR   RUHU


               Şair; ince yapılı,nazik,zarif ve kırılgan bir ruha sahip; o toplumun en güzide insanıdır.Şairin ruhu çağlayanlar gibi coşkuludur, eserleriyle de etrafını coşturur. Ruhu, fırtınalar koparmaya da sükuta da müsaittir.Duyguları kabarık olduğundan gülmeye de ağlamaya da her an çok müsaittir.

                Şair; yüksek ahlaki değerlere sahip; kendisini bilgi, ilim ve irfanla donatmış olayları,dünyayı ve evreni iyi tanıyan sebep-sonuç ilişkilerini iyi bilen ve eserleriyle milletinin duygularına tercüman olan insandır.Şair, eserini önce kendi sevmeli, ezberlemeli ki ( televizyon kanallarında kendi şiirini bile kağıttan okuyanlar var!)eseri de geniş halk kitlelerine hitap edebilsin. Tarihte eserleri uğruna can veren şairler vardır. Nefi   yazdığı hiciv uğruna can vermiştir. Mehmet Akif, Yemen Çölleri’nde  Çanakkale Destanı’nı yazarken “Allah’ım bu destanı yazmadan benim canımı alma!” Diyerek bu destanı yazmıştır. İşte bu ruh içinde yazılan  bu eser, her okumada insana ayrı bir zevk verir. Okuyan ve dinleyen üzerindeki etki ve coşkusu daha nice yıllar devam edecektir.Şiir, kendine ait ruhu taşımayana kendini yazma izni vermez.

              Şair, yaşamadığı olayları bile sanki yaşamış gibi dile getirerek o insanların duygularına tercüman olur. Ağlaması, gülmesi çok yakındır.İşte Necip Fazıl’ın bir eserinde dediği gibi ”Bir olur ateşi görmemle yanmam.” Demektedir.İşte şairin duyguları bu kadar kabarıktır.Şair, toplum için yazar. Bir Fransız şaire birisi  sormuş: “Sevgilime sizin şiirinizi okuyorum müsaadeniz var mı?”       
 Şair cevap vermiş “Evet o şiiri ben yazdım ama o artık herkesin oldu.”demiştir.

             Şairler ölmez, yazdıkları eserlerle toplumun gönlünde taht kurarak yaşamaya devam ederler.Okuyucuları tarafından eserleri okundukça ruhları uyandırılır durur.
Şairin ve şiirinin büyüklüğü eserinin hitap ettiği halk kitlesi ve o eserin ömrünün uzunluğu yani meydan okuyabildiği yıllar ile ölçülmelidir.






27 Ekim 2011 Perşembe

ŞAİR

                                              ŞAİR
                Şair; bir milletin yetiştirdiği  en zarif, en nazik, en güzide insandır.Şair; hoşgörülü tavizsiz kişi.Şair hayata ,insana,dünyaya ve evrene herkesten farklı bir açı ile bakan, eserleriyle milletini coşturan kahraman.
            


               Şair,şiir,şuur bunlar hep aynı kökten gelen kelimelerdir.Şair, diğer insanlardan birkaç misli daha şuurlu insandır çünkü en az kelime ile en etkili anlatımı yakalama gayreti içindedir.(Bilinenlerden bilinmeyenleri çıkarabilme yeteneği olan şuur;yalnız insana mahsustur ve “bilinç”ten farklıdır.Bilinç, hayvanda bile vardır onun için “bilinçli insan” sözü  yanlıştır.) Şair;  ince, nazik ve kırılgan bir ruhsal yapıya sahiptir.Diğer insanlardan çok farklıdır.Hayata, tüm dünyaya ve hatta evrene dahi çok farklı bir açıdan bakar. Bunun için çok bilgili, ilim ve irfan sahibi olması gerekir ki olayların gerçek sebep ve sonuçlarını yakalayabilsin.İşte bunun için diyebilirim ki bütün şairler felsefe okumalı, felsefe ile uğraşmalarını öneriyorum.Örneğin Necip Fazıl aynı zamanda bir felsefecidir.

                Şair; bilgili,yüksek ahlaki değerlere sahip,dolu dizgin, şiir gibi yaşamalı ki şiir yazabilsin.İnanın ki şiir gibi (ölçülü) bir yaşamınız varsa Allah;şiir gibi konuşabilme ve yazabilmeyi de istemeden veriyor ayrıca şair; coşkulu,heyecanlı ve/veya duygu yüklü bir hayat yaşar,kendi coşkulu ve duygu yüklü olduğu için eserleriyle okuyucusunu coşturur ve/veya duygu yüküne boğar.Örneğin Çanakkale Destanı,Sakarya Türküsü,Sessiz Gemi
adlı eserlerde  müthiş bir coşku ve heyecan, yoğun bir duygu seli vardır.Kendisi coşkulu yaşamayan an bir şair; coşkulu bir eser yazamaz.Tıpkı mutsuz bir insanın  kimseye mutluluk veremeyeceği gibi, kendinde olmayan bir şeyi, mutsuz bir insan size nasıl verebilir?Keza borç para istediğimiz kişi de kendinde para varsa verebilir. İşte bir şair de çağlayanlar gibi coşmazsa,  coşturamaz. İşte böyle coşkulu yazılmış büyük şairlerin şiirleri; dillerde dolaşan, popüler şiirlerden olmuştur.Bir de sahibinin dahi ezberlemediği şiirler(!) vardır.Şair, çıkmış ekranda şiirini, mektup gibi kağıttan okuyor.
Peki sahibinin bile ezberleyemediği bir şiir, ne kadar popüler olabilir ki?Böyle şiirlerin ömrü çok kısa olur.
               
              Şair;bu makama birilerinin selamıyla değil, beyin gücü,sanat ve marifetle oturmuş olmalı ki yazdığı şiirler;geniş kitlelere hitap edebilmeli ve yıllara meydan okuyarak ayakta kalabilmeli.

                   
     
                                                                                        Alaaddin KULA






24 Ekim 2011 Pazartesi

-EŞSİZ ŞİİR-

                                                            VEZN-İ   AHER

                           Sanma şahım      herkesi sen     sadıkane    yar olur.
                           Herkesi sen       yar mı sandın   belki ol     ağyar olur.
                           Sadıkane            belki ol          alemde bir  serdar olur.
                           Yar olur              ağyar olur      serdar olur  dildar olur.

                                                                 Yavuz Sultan Selim Han

 

     Sadıkane: sadık olarak, sadık bir şekilde.
        Ağyar: Rakip,düşman.
       Serdar: Burçlarda savaşan asker.
       Dildar: Hoş dilli,konuşkan, sevgili.


           BU ŞİİR; TÜRK VE DÜNYA EDEBİYATINDA EŞSİZDİR. ACABA NEDEN? BU ŞİİRİ YAVUZ SULTAN,ŞAH İSMAİL’E  BİR YERME(ELEŞTİRME) İÇİN YAZMIŞTIR.
            BU İKİ LİDER ARASINDAKİ ÜSTÜNLÜK MÜCADELESİ YALNIZ SAVAŞ ALANLARINDA DEĞİL EDEBİYAT ALANINDA DA  OLMUŞTUR.

    RİVAYETE GÖRE: Şah İsmail, kendi ülkesinde satrançta rakip tanımazmış, önüne kim gelse hep yenermiş.Yavuz Sultan, bir gün tebdil-i kıyafet(kılık değişikliği) ile İran’a gitmiş.Satrançta bu da herkesi yenermiş.Şah, bu yabancının ününü duyunca huzura çağırtmış.Bu sefer ikisi oynamış ve Yavuz; Şah’ı da yenmiş. Bunun üzerine şah, Yavuz Sultan’a bir tokat vurmuş o da kim olduğunu hiç belli etmeden kendi ülkesine dönmüş ve ona yukarıdaki şiiri yazmış.O gün bugün bu şiiri hiç kimse taklit edememiştir Fuzuli,Nedim,Baki; bunlar bile…
 Evet bu şiir niçin eşsizdir?
Yayınlayacağım müteakip yazılarda(bilmeyenler için) cevabını yazacağım.






İPUCU: Bu şiir, başka şiirlerde olmayan, göze batan,  bir fiziksel özelliği sebebiyle eşsizdir.

23 Ekim 2011 Pazar

ŞİİR GİBİ...

                                               ŞİİR  GİBİ…


               Şiirin pek çok tarifi vardır.Şiir;ahenk, uyum ve zarafettir.En kısa ama en etkili en coşkulu anlatım şeklidir.Nasıl ki giysilerimizin en güzeli, yediğimiz gıdaların en lezizi varsa işte şiir de sözlerin en latifi ve zarifidir.Bu yüzden şiire karşı büyük bir özenti duyar  ve  hayatımızın  pek çok  bölümünü   ona  benzetmek  isteriz. Şiir gibi (ölçülü) yaşamak,şiir gibi (ölçülü) konuşmak,şiir gibi(ölçülü) oynamak şeklindeki deyimler; şiirin hayatımıza kattığı  ölçünün güzel bir göstergesidir.
            

               Şiir gerçekten çok farklıdır o; romana , masala, hikayeye benzemez.Diğer anlatım şekillerinin yetersiz ve imkansız kaldığında imdadımıza yetişen anlatım şeklidir. İşte M. Akif; İstiklal  Marşını,Çanakkale Destanını bunun için yazmıştır.Sakarya Türküsü, Yaş Otuz beş, Sessiz Gemi adlı eserler de aynı sebeple yazılmıştır.Şiir bir defa okunmak için değildir.Güzel şiirleri defalarca okur ezberler ve nesilden nesle aktarırız oysa en akıcı romanı bile birden fazla okuyamayız., hikaye de öyledir.İşte şiirin masal, hikaye ve romandan  bir farkı da  budur. Şaheser haline gelmiş şiirlerin ömrü nesilden nesledir ama sıradan şiirlerin ömürleri de çok kısadır.
                    Şiirin okulu yoktur, tarifi de yoktur çünkü şiir, güzelliktir güzellik ise kişiden kişiye değişir.Bu böyle olunca herkes kendi tarifini resmileştirmeye çalışmasın. Türk Şiirinin ağır toplarının eserleri bize şiirde zirveyi tarif edebilir.Nesiller boyu yaşamış ve hala da yaşayacak olan eserler, işte bunlar şaheserlerdir.Şiirde satır yoktur,
 mısra vardır, kafiye vardır, şiirde ölçü vardır, şiirde iç ve dış örgü vardır;mısralar, kıtalar arasında  konu bütünlüğü vardır.İşte tüm bunlara dikkat  edilerek yazılmış şiirler; insanın kanını coşturur,heyecanlandırır ve duygu yüküne boğar.

                     Serbest( olmayan ) vezin diyerek kimisi şiirden vezni atıyor,kimisi kafiyeyi de atıyor.Şiirin mısraları da bir, satıra dönüşüyor şiir; tıpkı bir roman, bir masal, bir mektup gibi oluyor.Çeşitli televizyon kanallarında  bu tür şiirleri(!) bize şiir diye sunuyorlar.Böyle bir şiiri titrek ve fısıltılı bir ses tonuyla okuyarak velev ki bağırarak okuyanlar, bize coşku, heyecan ve/veya duygu yükü vermeye çalışıyor ve çok az bir oranda bunu başarıyor da  ancak büyük şairlerin şaheserleri yanında  bu başarı çok sönük kalmaktadır.Bir şiir;verebildiği coşku, heyecan ve duygu yükü kadar şiirdir. Başka tarife lüzum yoktur. Şiir;ölçü, ahenk,uyum ve bunlarla gelen coşku ve heyecandır.Şiir gibi yaşamak, konuşmak, oynamak bu deyimler hep ölçülü olmayı tarif eder.
                     Büyük şairlerimizin şaheserleri  yıllara meydan okuyarak dimdik ayaktadır.Bunlar var olduğu müddetçe şiir; masal ya da mektup gibi olmayacaktır çünkü onlar “biz buradayız.” Diye haykırıyorlar ancak bu şaheserleri tanıyamamış şiiri ancak annesinin seyrettiği  televizyon  ekranlarında tanıyabilmiş yeni nesil; bir şiirle bir masalın, bir mektubun farkını anlayamayacak hale gelecektir.İşte benim tüm korkum da budur.
                                                                              Alaaddin KULA 




                

ŞİİRİN GÜCÜ

                                     ŞİİRİN GÜCÜ


Şiir; diğer tüm edebi eserlerden farklıdır.Şiir;insana coşku ve heyecan verir veya duygu yüküne boğar insanı.İşte şiir gücünü buradan alır.Şiir güzeldir, güzelliktir.Güzelin tarifi de kişiden kişiye değişir.Bu yüzden şiirin tarifi yoktur diyerek herkes şiirin bir tarafını bozmaya çalışmasın.Televizyon kanallarında bir mektubu bile şiir diye sunanlar var.Unutmayalım ki şiir, başka eserlerden ayrılabildiği kadar,onlardan farkı kadar güçlüdür ve şiirdir.

                 Şiir; zarafet, incelik ve nezakettir. Şiir, itina ile seçilmiş sihirli kelimelerle en kısa ama en etkili anlatım şeklidir.Şiir duygularımıza hitap eder duyguların kaynağı ise kalptir.Beyin, mantık ve düşüncelerimizin kaynağıdır yani beynimizle düşünür, kalbimizle severiz.İşte şair; duygusal değil ama duygu yüklü bir insandır ve şiiri kalbi ile yazar.Şiir, okuyanın da kalbine etki eder başka edebi eserlerin etkisi şiirin etkisinin yanında çok sönük kalır.İstiklal  Marşının  pek çok açıklamasını okudum ama tek tek veya topluca hiçbiri İstiklal Marşı kadar güçlü değildir.Yazdığınız  şiir diğer edebi eserlerden farklılaştığı kadar güçlüdür şayet yazdığınız şiir; bir masala, bir mektuba benziyorsa, onlardan ayrılamıyorsa o zaman şiiriniz bir mektuptan, bir masaldan daha güçlü değildir o zaman da bu eserin adına şiir demeye lüzum yoktur.

                  Şair,duygusal(hayalci) değil ama duygu yüklü bir insandır.Çoğu zaman milletinin duygularının tercümanıdır.Şair ince ruhludur.Şiir , ruh meselesidir. Şiir, ruhla yazılır.Şiir, kendine ait ruhu taşımayana kendini yazma iznini vermez. Efendim şairlik makamı, hatırlı birilerinin selamı ile  hatırlı birilerinin yeğenine, kardeşine verilecek bir makam değildir.Bu makamın koltuğu öyle bir koltuktur ki layık olmayanları çabucacık aşağı indiriverir.Efendim yazdığınız çok güzel bir mektup, masal,dua  olabilir adına şiir derseniz  ben de gücünü sorarım.Ne kadar güçlü diye?
Yok eğer şiir gibi…, şiir gibi… derseniz o zaman kabul.O özenti, ona benzeme özentisi zaten deyimlerimizde de var. “Şiir gibi yaşama”,”şiir gibi konuşma”,” şiir gibi oynama” vs. Bunlar hep şiirin hayatımıza kattığı ölçü, incelik ve zarafettendir.

                 Şiir; verebildiği coşku, heyecan ve duygu yükü, millet tarafından gördüğü genel kabul ve ömrünün uzunluğu kadar güçlüdür.Bu özellikleri olmayan veya zayıf olan bir şiir, pamuk ipliğinden daha  güçlü değildir.Böyle bir şiirle bir millete zincir kırdıramaz, kalpleri coşturamaz, bir aşığı duygulandıramazsınız.





22 Ekim 2011 Cumartesi

BENİM ŞİİRLERİM

Şiirlerim, you tube' da "alaaddin kula şiirleri" adresinde yayınlandı.Tüm şiirseverler davetlidir...

ŞAİR,ŞİİR,ŞUUR

                                      ŞİİR,  ŞAİR,  ŞUUR
                   
            Şiirin pek çok tarifi var.Bunların içinden yalnız birini seçmek çok zor.”Başka türlü anlatımların yetersiz kaldığı zaman imdadımıza yetişen anlatım türüdür.”Şeklindeki tarife cani gönülden katılıyorum.Bana göre şiir:En kısa, en ahenkli,en coşkulu anlatım şeklidir.Şiir bir dilin notasız ve sazsız musiki lisanı, musikisidir.
             Şiir;sihirli, gizemli kelimelerin ahenkli bir şekilde bir araya gelmesi ile oluşan ve gönül telimize bir şeyler fısıldayan anlatım şekli.Şiiri başka anlatım şekillerinden ayıran özellikleri vardır.Bunlar ölçü(hece vezni),kafiye, mısradır.Şayet bunları şiirden tamamen atarsanız şiirin belkemiğini kırmış olursunuz.Şiirde olması gereken ölçü dilimizde pek çok deyimde yaşamaktadır.Şiir gibi yaşamak,şiir gibi konuşmak,şiir gibi oynamak; deyimleri hep şiir gibi ölçülü yaşamak, konuşmak ve oynamayı kasteder.Çeşitli televizyon kanallarında  çıkıp sıradan bir mektubu bile titrek ve fısıltılı bir ses tonuyla şiir diye okuyanlar var.Şiirden kimisi vezni, kimisi kafiyeyi, kimisi de her ikisini atmış  geriye de yalnızca titrek ve fısıltılı bir ses tonu kalmış ve bunu da bize şiir diye sunuyorlar.Çok yakında sıradan bir keloğlan ya da Nasrettin Hoca masalını da şiir diye okuyanlar olursa hiç şaşmam…
              Şiirde ölçü ve kafiyeyi tamamen atar ve onu başka anlatım şekillerine benzetirseniz o zaman sorarım niçin  bu anlatım şeklini seçtiniz ya da siz başka türlü anlatım yaptıysanız niçin adına şiir dediniz?Hani şiir başka türlü anlatımların imkansız,yetersiz kaldığında imdadımıza yetişen anlatım şekli idi?Evet bu, doğru bir tespittir ve İstiklal Marşı, Çanakkale Destanı, Sakarya Türküsü, Sessiz Gemi adlı eserler bu sebeple yazılmıştır.Serbest vezinde( olmayan vezinde) şiir yazanlara şunu söylemek isterim: Efendim,şiiri mısralar halinde yazalım satırlar halinde değil.Şayet yazamıyorsanız o zaman masal, hikaye,roman bunları deneyebilirsiniz.Belki bu dallarda zirve, sizi bekliyor olabilir.Öyle ya masal dünyasının meşhur ismi Andersen olabiliyor da niçin Ahmet, Mehmet olmasın?Şiiri satır değil de dizeler halinde(ölçülü), kafiyeli yazarsanız onu görmeden dinleyen biri de bir dizenin nerede bitip nerede başladığını bilebilir bu da şiirin ayrı bir güzelliğidir.Şiir, ucuz yoldan şair olmak isteyenlere geçit vermiyor.
              Tanıyamadıklarıma laf atmak istemiyorum ama serbest vezinde çok az güzel(coşkulu,heyecanlı) şiir tanıdım.Arif Nihat Asya’nın  “BAYRAK” adlı şiiri  gerçekten Türk Edebiyatında eşsizdir.Bayrak üzerine yazılmış ondan daha güzel bir şiir yoktur.İnsanın kanını coşturur.Evet bu şiir serbest vezindir işte;bu şiirde yalnızca vezin terk edilmiş ama kafiye vardır.Keza Cahit Sıtkı Tarancı’nın “ABBAS” adlı şiiri de serbest vezindir ve kafiye onda da vardır.Şimdi serbest(olmayan vezinde) şiir yazan herkes kendi eserini  bunlara emsal göstermeye çalışırsa olmaz.
                Tüm bunlara rağmen serbest vezinde şiir olmaz mı?Olur.Olur ama doğar doğmaz birkaç nefesten sonra ölen bir bebek gibi ömürleri çok kısa olur.Efendim şair(!) çıkmış ekranda şiirini okuyor şiirini önce kendisi ezberlememiş ki başkası da ezberlesin ve şiir nesilden nesle dillerde dolaşan şiir olsun.Türk Şiirinin ağır toplarına bakacak olursak : M. Akif, Necip Fazıl,Faruk Nafiz ve Yahya Kemal; işte bunların eserleri, bize Türk Şiirinin zirve noktasını göstermektedir.Necip Fazıl’ın da dediği gibi:”Şiirde ne söylediğin önemli değil, nasıl söylediğiniz önemlidir.”Bir eser nasıl söylediğimize göre şiir olmakta ise şiiri bir masala bir hikayeye benzetmeye çalışmamalıyız.Şiir ruh ister, o ruhu taşımayan insanlara kendini yazma iznini vermez.
               Şiir, verebildiği coşku ve heyecan kadar şiirdir başka tarife lüzum yoktur diyebilirim.Şair,şiir,şuur bunlar hep aynı kökten gelen kelimelerdir.Şiir en şuurlu anlatımdır da diyebiliriz.Şiir kelimelerin büyüsüdür lütfen bu tılsımı bu büyüyü bozmayalım.Yoksa yeni gelen nesil   masal ile şiir arasındaki farkı anlayamaz hale gelecek.
                                                                                           Alaaddin KULA