28 Ekim 2011 Cuma

ŞAİR RUHU

                                                           ŞAİR   RUHU


               Şair; ince yapılı,nazik,zarif ve kırılgan bir ruha sahip; o toplumun en güzide insanıdır.Şairin ruhu çağlayanlar gibi coşkuludur, eserleriyle de etrafını coşturur. Ruhu, fırtınalar koparmaya da sükuta da müsaittir.Duyguları kabarık olduğundan gülmeye de ağlamaya da her an çok müsaittir.

                Şair; yüksek ahlaki değerlere sahip; kendisini bilgi, ilim ve irfanla donatmış olayları,dünyayı ve evreni iyi tanıyan sebep-sonuç ilişkilerini iyi bilen ve eserleriyle milletinin duygularına tercüman olan insandır.Şair, eserini önce kendi sevmeli, ezberlemeli ki ( televizyon kanallarında kendi şiirini bile kağıttan okuyanlar var!)eseri de geniş halk kitlelerine hitap edebilsin. Tarihte eserleri uğruna can veren şairler vardır. Nefi   yazdığı hiciv uğruna can vermiştir. Mehmet Akif, Yemen Çölleri’nde  Çanakkale Destanı’nı yazarken “Allah’ım bu destanı yazmadan benim canımı alma!” Diyerek bu destanı yazmıştır. İşte bu ruh içinde yazılan  bu eser, her okumada insana ayrı bir zevk verir. Okuyan ve dinleyen üzerindeki etki ve coşkusu daha nice yıllar devam edecektir.Şiir, kendine ait ruhu taşımayana kendini yazma izni vermez.

              Şair, yaşamadığı olayları bile sanki yaşamış gibi dile getirerek o insanların duygularına tercüman olur. Ağlaması, gülmesi çok yakındır.İşte Necip Fazıl’ın bir eserinde dediği gibi ”Bir olur ateşi görmemle yanmam.” Demektedir.İşte şairin duyguları bu kadar kabarıktır.Şair, toplum için yazar. Bir Fransız şaire birisi  sormuş: “Sevgilime sizin şiirinizi okuyorum müsaadeniz var mı?”       
 Şair cevap vermiş “Evet o şiiri ben yazdım ama o artık herkesin oldu.”demiştir.

             Şairler ölmez, yazdıkları eserlerle toplumun gönlünde taht kurarak yaşamaya devam ederler.Okuyucuları tarafından eserleri okundukça ruhları uyandırılır durur.
Şairin ve şiirinin büyüklüğü eserinin hitap ettiği halk kitlesi ve o eserin ömrünün uzunluğu yani meydan okuyabildiği yıllar ile ölçülmelidir.






27 Ekim 2011 Perşembe

ŞAİR

                                              ŞAİR
                Şair; bir milletin yetiştirdiği  en zarif, en nazik, en güzide insandır.Şair; hoşgörülü tavizsiz kişi.Şair hayata ,insana,dünyaya ve evrene herkesten farklı bir açı ile bakan, eserleriyle milletini coşturan kahraman.
            


               Şair,şiir,şuur bunlar hep aynı kökten gelen kelimelerdir.Şair, diğer insanlardan birkaç misli daha şuurlu insandır çünkü en az kelime ile en etkili anlatımı yakalama gayreti içindedir.(Bilinenlerden bilinmeyenleri çıkarabilme yeteneği olan şuur;yalnız insana mahsustur ve “bilinç”ten farklıdır.Bilinç, hayvanda bile vardır onun için “bilinçli insan” sözü  yanlıştır.) Şair;  ince, nazik ve kırılgan bir ruhsal yapıya sahiptir.Diğer insanlardan çok farklıdır.Hayata, tüm dünyaya ve hatta evrene dahi çok farklı bir açıdan bakar. Bunun için çok bilgili, ilim ve irfan sahibi olması gerekir ki olayların gerçek sebep ve sonuçlarını yakalayabilsin.İşte bunun için diyebilirim ki bütün şairler felsefe okumalı, felsefe ile uğraşmalarını öneriyorum.Örneğin Necip Fazıl aynı zamanda bir felsefecidir.

                Şair; bilgili,yüksek ahlaki değerlere sahip,dolu dizgin, şiir gibi yaşamalı ki şiir yazabilsin.İnanın ki şiir gibi (ölçülü) bir yaşamınız varsa Allah;şiir gibi konuşabilme ve yazabilmeyi de istemeden veriyor ayrıca şair; coşkulu,heyecanlı ve/veya duygu yüklü bir hayat yaşar,kendi coşkulu ve duygu yüklü olduğu için eserleriyle okuyucusunu coşturur ve/veya duygu yüküne boğar.Örneğin Çanakkale Destanı,Sakarya Türküsü,Sessiz Gemi
adlı eserlerde  müthiş bir coşku ve heyecan, yoğun bir duygu seli vardır.Kendisi coşkulu yaşamayan an bir şair; coşkulu bir eser yazamaz.Tıpkı mutsuz bir insanın  kimseye mutluluk veremeyeceği gibi, kendinde olmayan bir şeyi, mutsuz bir insan size nasıl verebilir?Keza borç para istediğimiz kişi de kendinde para varsa verebilir. İşte bir şair de çağlayanlar gibi coşmazsa,  coşturamaz. İşte böyle coşkulu yazılmış büyük şairlerin şiirleri; dillerde dolaşan, popüler şiirlerden olmuştur.Bir de sahibinin dahi ezberlemediği şiirler(!) vardır.Şair, çıkmış ekranda şiirini, mektup gibi kağıttan okuyor.
Peki sahibinin bile ezberleyemediği bir şiir, ne kadar popüler olabilir ki?Böyle şiirlerin ömrü çok kısa olur.
               
              Şair;bu makama birilerinin selamıyla değil, beyin gücü,sanat ve marifetle oturmuş olmalı ki yazdığı şiirler;geniş kitlelere hitap edebilmeli ve yıllara meydan okuyarak ayakta kalabilmeli.

                   
     
                                                                                        Alaaddin KULA






24 Ekim 2011 Pazartesi

-EŞSİZ ŞİİR-

                                                            VEZN-İ   AHER

                           Sanma şahım      herkesi sen     sadıkane    yar olur.
                           Herkesi sen       yar mı sandın   belki ol     ağyar olur.
                           Sadıkane            belki ol          alemde bir  serdar olur.
                           Yar olur              ağyar olur      serdar olur  dildar olur.

                                                                 Yavuz Sultan Selim Han

 

     Sadıkane: sadık olarak, sadık bir şekilde.
        Ağyar: Rakip,düşman.
       Serdar: Burçlarda savaşan asker.
       Dildar: Hoş dilli,konuşkan, sevgili.


           BU ŞİİR; TÜRK VE DÜNYA EDEBİYATINDA EŞSİZDİR. ACABA NEDEN? BU ŞİİRİ YAVUZ SULTAN,ŞAH İSMAİL’E  BİR YERME(ELEŞTİRME) İÇİN YAZMIŞTIR.
            BU İKİ LİDER ARASINDAKİ ÜSTÜNLÜK MÜCADELESİ YALNIZ SAVAŞ ALANLARINDA DEĞİL EDEBİYAT ALANINDA DA  OLMUŞTUR.

    RİVAYETE GÖRE: Şah İsmail, kendi ülkesinde satrançta rakip tanımazmış, önüne kim gelse hep yenermiş.Yavuz Sultan, bir gün tebdil-i kıyafet(kılık değişikliği) ile İran’a gitmiş.Satrançta bu da herkesi yenermiş.Şah, bu yabancının ününü duyunca huzura çağırtmış.Bu sefer ikisi oynamış ve Yavuz; Şah’ı da yenmiş. Bunun üzerine şah, Yavuz Sultan’a bir tokat vurmuş o da kim olduğunu hiç belli etmeden kendi ülkesine dönmüş ve ona yukarıdaki şiiri yazmış.O gün bugün bu şiiri hiç kimse taklit edememiştir Fuzuli,Nedim,Baki; bunlar bile…
 Evet bu şiir niçin eşsizdir?
Yayınlayacağım müteakip yazılarda(bilmeyenler için) cevabını yazacağım.






İPUCU: Bu şiir, başka şiirlerde olmayan, göze batan,  bir fiziksel özelliği sebebiyle eşsizdir.

23 Ekim 2011 Pazar

ŞİİR GİBİ...

                                               ŞİİR  GİBİ…


               Şiirin pek çok tarifi vardır.Şiir;ahenk, uyum ve zarafettir.En kısa ama en etkili en coşkulu anlatım şeklidir.Nasıl ki giysilerimizin en güzeli, yediğimiz gıdaların en lezizi varsa işte şiir de sözlerin en latifi ve zarifidir.Bu yüzden şiire karşı büyük bir özenti duyar  ve  hayatımızın  pek çok  bölümünü   ona  benzetmek  isteriz. Şiir gibi (ölçülü) yaşamak,şiir gibi (ölçülü) konuşmak,şiir gibi(ölçülü) oynamak şeklindeki deyimler; şiirin hayatımıza kattığı  ölçünün güzel bir göstergesidir.
            

               Şiir gerçekten çok farklıdır o; romana , masala, hikayeye benzemez.Diğer anlatım şekillerinin yetersiz ve imkansız kaldığında imdadımıza yetişen anlatım şeklidir. İşte M. Akif; İstiklal  Marşını,Çanakkale Destanını bunun için yazmıştır.Sakarya Türküsü, Yaş Otuz beş, Sessiz Gemi adlı eserler de aynı sebeple yazılmıştır.Şiir bir defa okunmak için değildir.Güzel şiirleri defalarca okur ezberler ve nesilden nesle aktarırız oysa en akıcı romanı bile birden fazla okuyamayız., hikaye de öyledir.İşte şiirin masal, hikaye ve romandan  bir farkı da  budur. Şaheser haline gelmiş şiirlerin ömrü nesilden nesledir ama sıradan şiirlerin ömürleri de çok kısadır.
                    Şiirin okulu yoktur, tarifi de yoktur çünkü şiir, güzelliktir güzellik ise kişiden kişiye değişir.Bu böyle olunca herkes kendi tarifini resmileştirmeye çalışmasın. Türk Şiirinin ağır toplarının eserleri bize şiirde zirveyi tarif edebilir.Nesiller boyu yaşamış ve hala da yaşayacak olan eserler, işte bunlar şaheserlerdir.Şiirde satır yoktur,
 mısra vardır, kafiye vardır, şiirde ölçü vardır, şiirde iç ve dış örgü vardır;mısralar, kıtalar arasında  konu bütünlüğü vardır.İşte tüm bunlara dikkat  edilerek yazılmış şiirler; insanın kanını coşturur,heyecanlandırır ve duygu yüküne boğar.

                     Serbest( olmayan ) vezin diyerek kimisi şiirden vezni atıyor,kimisi kafiyeyi de atıyor.Şiirin mısraları da bir, satıra dönüşüyor şiir; tıpkı bir roman, bir masal, bir mektup gibi oluyor.Çeşitli televizyon kanallarında  bu tür şiirleri(!) bize şiir diye sunuyorlar.Böyle bir şiiri titrek ve fısıltılı bir ses tonuyla okuyarak velev ki bağırarak okuyanlar, bize coşku, heyecan ve/veya duygu yükü vermeye çalışıyor ve çok az bir oranda bunu başarıyor da  ancak büyük şairlerin şaheserleri yanında  bu başarı çok sönük kalmaktadır.Bir şiir;verebildiği coşku, heyecan ve duygu yükü kadar şiirdir. Başka tarife lüzum yoktur. Şiir;ölçü, ahenk,uyum ve bunlarla gelen coşku ve heyecandır.Şiir gibi yaşamak, konuşmak, oynamak bu deyimler hep ölçülü olmayı tarif eder.
                     Büyük şairlerimizin şaheserleri  yıllara meydan okuyarak dimdik ayaktadır.Bunlar var olduğu müddetçe şiir; masal ya da mektup gibi olmayacaktır çünkü onlar “biz buradayız.” Diye haykırıyorlar ancak bu şaheserleri tanıyamamış şiiri ancak annesinin seyrettiği  televizyon  ekranlarında tanıyabilmiş yeni nesil; bir şiirle bir masalın, bir mektubun farkını anlayamayacak hale gelecektir.İşte benim tüm korkum da budur.
                                                                              Alaaddin KULA 




                

ŞİİRİN GÜCÜ

                                     ŞİİRİN GÜCÜ


Şiir; diğer tüm edebi eserlerden farklıdır.Şiir;insana coşku ve heyecan verir veya duygu yüküne boğar insanı.İşte şiir gücünü buradan alır.Şiir güzeldir, güzelliktir.Güzelin tarifi de kişiden kişiye değişir.Bu yüzden şiirin tarifi yoktur diyerek herkes şiirin bir tarafını bozmaya çalışmasın.Televizyon kanallarında bir mektubu bile şiir diye sunanlar var.Unutmayalım ki şiir, başka eserlerden ayrılabildiği kadar,onlardan farkı kadar güçlüdür ve şiirdir.

                 Şiir; zarafet, incelik ve nezakettir. Şiir, itina ile seçilmiş sihirli kelimelerle en kısa ama en etkili anlatım şeklidir.Şiir duygularımıza hitap eder duyguların kaynağı ise kalptir.Beyin, mantık ve düşüncelerimizin kaynağıdır yani beynimizle düşünür, kalbimizle severiz.İşte şair; duygusal değil ama duygu yüklü bir insandır ve şiiri kalbi ile yazar.Şiir, okuyanın da kalbine etki eder başka edebi eserlerin etkisi şiirin etkisinin yanında çok sönük kalır.İstiklal  Marşının  pek çok açıklamasını okudum ama tek tek veya topluca hiçbiri İstiklal Marşı kadar güçlü değildir.Yazdığınız  şiir diğer edebi eserlerden farklılaştığı kadar güçlüdür şayet yazdığınız şiir; bir masala, bir mektuba benziyorsa, onlardan ayrılamıyorsa o zaman şiiriniz bir mektuptan, bir masaldan daha güçlü değildir o zaman da bu eserin adına şiir demeye lüzum yoktur.

                  Şair,duygusal(hayalci) değil ama duygu yüklü bir insandır.Çoğu zaman milletinin duygularının tercümanıdır.Şair ince ruhludur.Şiir , ruh meselesidir. Şiir, ruhla yazılır.Şiir, kendine ait ruhu taşımayana kendini yazma iznini vermez. Efendim şairlik makamı, hatırlı birilerinin selamı ile  hatırlı birilerinin yeğenine, kardeşine verilecek bir makam değildir.Bu makamın koltuğu öyle bir koltuktur ki layık olmayanları çabucacık aşağı indiriverir.Efendim yazdığınız çok güzel bir mektup, masal,dua  olabilir adına şiir derseniz  ben de gücünü sorarım.Ne kadar güçlü diye?
Yok eğer şiir gibi…, şiir gibi… derseniz o zaman kabul.O özenti, ona benzeme özentisi zaten deyimlerimizde de var. “Şiir gibi yaşama”,”şiir gibi konuşma”,” şiir gibi oynama” vs. Bunlar hep şiirin hayatımıza kattığı ölçü, incelik ve zarafettendir.

                 Şiir; verebildiği coşku, heyecan ve duygu yükü, millet tarafından gördüğü genel kabul ve ömrünün uzunluğu kadar güçlüdür.Bu özellikleri olmayan veya zayıf olan bir şiir, pamuk ipliğinden daha  güçlü değildir.Böyle bir şiirle bir millete zincir kırdıramaz, kalpleri coşturamaz, bir aşığı duygulandıramazsınız.





22 Ekim 2011 Cumartesi

BENİM ŞİİRLERİM

Şiirlerim, you tube' da "alaaddin kula şiirleri" adresinde yayınlandı.Tüm şiirseverler davetlidir...

ŞAİR,ŞİİR,ŞUUR

                                      ŞİİR,  ŞAİR,  ŞUUR
                   
            Şiirin pek çok tarifi var.Bunların içinden yalnız birini seçmek çok zor.”Başka türlü anlatımların yetersiz kaldığı zaman imdadımıza yetişen anlatım türüdür.”Şeklindeki tarife cani gönülden katılıyorum.Bana göre şiir:En kısa, en ahenkli,en coşkulu anlatım şeklidir.Şiir bir dilin notasız ve sazsız musiki lisanı, musikisidir.
             Şiir;sihirli, gizemli kelimelerin ahenkli bir şekilde bir araya gelmesi ile oluşan ve gönül telimize bir şeyler fısıldayan anlatım şekli.Şiiri başka anlatım şekillerinden ayıran özellikleri vardır.Bunlar ölçü(hece vezni),kafiye, mısradır.Şayet bunları şiirden tamamen atarsanız şiirin belkemiğini kırmış olursunuz.Şiirde olması gereken ölçü dilimizde pek çok deyimde yaşamaktadır.Şiir gibi yaşamak,şiir gibi konuşmak,şiir gibi oynamak; deyimleri hep şiir gibi ölçülü yaşamak, konuşmak ve oynamayı kasteder.Çeşitli televizyon kanallarında  çıkıp sıradan bir mektubu bile titrek ve fısıltılı bir ses tonuyla şiir diye okuyanlar var.Şiirden kimisi vezni, kimisi kafiyeyi, kimisi de her ikisini atmış  geriye de yalnızca titrek ve fısıltılı bir ses tonu kalmış ve bunu da bize şiir diye sunuyorlar.Çok yakında sıradan bir keloğlan ya da Nasrettin Hoca masalını da şiir diye okuyanlar olursa hiç şaşmam…
              Şiirde ölçü ve kafiyeyi tamamen atar ve onu başka anlatım şekillerine benzetirseniz o zaman sorarım niçin  bu anlatım şeklini seçtiniz ya da siz başka türlü anlatım yaptıysanız niçin adına şiir dediniz?Hani şiir başka türlü anlatımların imkansız,yetersiz kaldığında imdadımıza yetişen anlatım şekli idi?Evet bu, doğru bir tespittir ve İstiklal Marşı, Çanakkale Destanı, Sakarya Türküsü, Sessiz Gemi adlı eserler bu sebeple yazılmıştır.Serbest vezinde( olmayan vezinde) şiir yazanlara şunu söylemek isterim: Efendim,şiiri mısralar halinde yazalım satırlar halinde değil.Şayet yazamıyorsanız o zaman masal, hikaye,roman bunları deneyebilirsiniz.Belki bu dallarda zirve, sizi bekliyor olabilir.Öyle ya masal dünyasının meşhur ismi Andersen olabiliyor da niçin Ahmet, Mehmet olmasın?Şiiri satır değil de dizeler halinde(ölçülü), kafiyeli yazarsanız onu görmeden dinleyen biri de bir dizenin nerede bitip nerede başladığını bilebilir bu da şiirin ayrı bir güzelliğidir.Şiir, ucuz yoldan şair olmak isteyenlere geçit vermiyor.
              Tanıyamadıklarıma laf atmak istemiyorum ama serbest vezinde çok az güzel(coşkulu,heyecanlı) şiir tanıdım.Arif Nihat Asya’nın  “BAYRAK” adlı şiiri  gerçekten Türk Edebiyatında eşsizdir.Bayrak üzerine yazılmış ondan daha güzel bir şiir yoktur.İnsanın kanını coşturur.Evet bu şiir serbest vezindir işte;bu şiirde yalnızca vezin terk edilmiş ama kafiye vardır.Keza Cahit Sıtkı Tarancı’nın “ABBAS” adlı şiiri de serbest vezindir ve kafiye onda da vardır.Şimdi serbest(olmayan vezinde) şiir yazan herkes kendi eserini  bunlara emsal göstermeye çalışırsa olmaz.
                Tüm bunlara rağmen serbest vezinde şiir olmaz mı?Olur.Olur ama doğar doğmaz birkaç nefesten sonra ölen bir bebek gibi ömürleri çok kısa olur.Efendim şair(!) çıkmış ekranda şiirini okuyor şiirini önce kendisi ezberlememiş ki başkası da ezberlesin ve şiir nesilden nesle dillerde dolaşan şiir olsun.Türk Şiirinin ağır toplarına bakacak olursak : M. Akif, Necip Fazıl,Faruk Nafiz ve Yahya Kemal; işte bunların eserleri, bize Türk Şiirinin zirve noktasını göstermektedir.Necip Fazıl’ın da dediği gibi:”Şiirde ne söylediğin önemli değil, nasıl söylediğiniz önemlidir.”Bir eser nasıl söylediğimize göre şiir olmakta ise şiiri bir masala bir hikayeye benzetmeye çalışmamalıyız.Şiir ruh ister, o ruhu taşımayan insanlara kendini yazma iznini vermez.
               Şiir, verebildiği coşku ve heyecan kadar şiirdir başka tarife lüzum yoktur diyebilirim.Şair,şiir,şuur bunlar hep aynı kökten gelen kelimelerdir.Şiir en şuurlu anlatımdır da diyebiliriz.Şiir kelimelerin büyüsüdür lütfen bu tılsımı bu büyüyü bozmayalım.Yoksa yeni gelen nesil   masal ile şiir arasındaki farkı anlayamaz hale gelecek.
                                                                                           Alaaddin KULA